Haber Dozu

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Sağlık
  4. »
  5. Meme ve Prostat Kanserleri Arasındaki Şaşırtıcı Genetik Bağlantılar Ortaya Kondu: Risk Faktörleri ve Aile Öyküsü Neden Önemli?

Meme ve Prostat Kanserleri Arasındaki Şaşırtıcı Genetik Bağlantılar Ortaya Kondu: Risk Faktörleri ve Aile Öyküsü Neden Önemli?

Haber Dozu Haber Dozu -
21 0
genetik ortaklık - Meme ve Prostat Kanserleri Arasındaki Şaşırtıcı Genetik Bağlantılar Ortaya Kondu: Risk Faktörleri ve Aile Öyküsü Neden Önemli?

İzmir – haberdozu.com.tr olarak sağlık alanındaki en güncel gelişmeleri sizlerle buluşturmaya devam ediyoruz. Acıbadem Kent Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Burak Turna, farklı organlarda görülen meme ve prostat kanserleri arasındaki şaşırtıcı genetik bağlantıları mercek altına aldı. Bilimsel çalışmalar, bu iki yaygın kanser türünün yüzeysel farklılıklarının ardında önemli genetik ortaklıklar barındırdığını ortaya koyuyor.

Genetik Ortaklıklar ve BRCA Mutasyonlarının Rolü

Prof. Dr. Burak Turna, meme ve prostat kanserlerinin birbirinden bağımsız gibi görünse de aslında ortak genetik risk faktörlerini paylaştığını belirtti. Bu risk faktörlerinin başında ise BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki mutasyonlar geliyor. Bu genlerdeki değişimler, yalnızca kadınlarda meme ve yumurtalık kanseri riskini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda erkeklerde daha genç yaşlarda ortaya çıkan agresif prostat kanseri gelişiminde de önemli bir rol oynuyor.

Prof. Dr. Turna, bu genetik bağlantıların anlaşılmasının, kişiye özel tedavi stratejilerinin geliştirilmesi açısından hayati önem taşıdığını vurguladı. “Aile öyküsü, genetik değerlendirmelerin en kritik aşamalarından birini oluşturuyor.” diyen Turna, şunları ekledi:

Aile Öyküsü Neden Kritik Bir Öneme Sahip?

Genetik yatkınlığın belirlenmesinde aile geçmişi, adeta bir harita görevi görüyor. Prof. Dr. Turna, bu durumu şu örneklerle açıkladı: “Eğer bir annede erken yaşta veya agresif seyirli meme kanseri teşhisi konmuşsa ve bu durum BRCA mutasyonu ile ilişkiliyse, oğlunun da prostat kanseri riski açısından genetik bir taramadan geçirilmesi büyük önem taşır. Benzer şekilde, metastatik veya yüksek dereceli prostat kanseri tanısı almış bir babanın kızlarında da meme kanseri riskini artıran genetik değişiklikler saptanabilir.” Bu karşılıklı ilişki, kanser türleri arasındaki genetik ortaklık ağının ne kadar karmaşık ve birbiriyle bağlantılı olduğunu gözler önüne seriyor.

Meme ve Prostat Kanserlerinin Yüksek Sıklığı

Türkiye’de ve dünya genelinde kadınlarda en sık rastlanan kanser türünün meme kanseri olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Turna, her 8 kadından birinin yaşamı boyunca bu hastalığa yakalanma riski taşıdığını belirtti. Erkeklerde ise prostat kanseri, en yaygın görülen kanser türlerinden biri olarak öne çıkıyor. Erkeklerin yaşam boyu prostat kanserine yakalanma riski ise %12-15 civarında seyrediyor. Bu yüksek istatistikler, iki kanser türünün altında yatan ortak genetik temellerin daha derinlemesine incelenmesini zorunlu kılıyor.

Genetik Analizlerin Kapsamlı Faydaları

Prof. Dr. Turna, genetik analizlerin sadece bireylerin kanser riskini belirlemekle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda erken tanı stratejilerinin oluşturulmasında da kritik bir rol oynadığını belirtti. Bu analizler sayesinde gereksiz tedavilerden kaçınılabilir, aile bireylerinin risk düzeyleri daha net belirlenebilir ve hatta PARP inhibitörleri gibi hedefe yönelik tedavi yöntemlerinin planlanması mümkün hale gelebilir. PARP inhibitörleri, kanser hücrelerinin DNA onarım mekanizmalarındaki bozukluklardan faydalanarak bu hücrelerin ölümünü hedefleyen yenilikçi bir ilaç sınıfıdır.

haberdozu.com.tr olarak, Prof. Dr. Burak Turna’nın bu önemli açıklamalarıyla, kanserle mücadelede genetiğin rolünün altını çiziyoruz. Sağlığınızla ilgili konularda güncel ve güvenilir bilgilere ulaşmak için bizi takip etmeye devam edin.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir